11 Ekim 2016 Salı

VW BEETLE adını hak ediyor mu?

Ponçiksin diye mutlu sanıyorlar. Acaba durum böyle birşey mi?

Tarihi boyunca 21,5 milyondan fazla satmış olabilir. Hatta bu konuda dünya rekorunun sahibi de olabilir. Peki neden bu kadar çok sevildi? Üstelik yapımı ile ilgili emri Hitler'in verdiğini düşünecek olursak hala bu kadar çok seviliyor olmasına şaşırmak gerekir mi? 

Şimdi tasarımın ne kadar ilham verici ve başarılı olması ile ilgili bir şey sorayım. Uzaktan bir Beetle gördüğünüz zaman size ilk çağrıştırdığı araç hangisi? Evet, çoğunluğun cevabı Porsche. Nedenini bilen var mı? 

Cevap; aracın tasarımının Hitler'in isteği ile bizzat Ferdinand Porsche tarafından yapılmış olması. (Hitler tasarım sürecinde rahat durmamış ve tasarımı parmaklamış)
1938 yılından beri hayatımızda olan ve tasarım hatları genel olarak değişmemiş bir otomobilden bahsediyouz.

Basit ve ihtiyaca yönelik gibi gözüküyor olsa da aslında Beetle fikri günümüzde bile ders olarak okutulabilecek nitelikte önemli bir pazarlama başarısıdır. Sadece otomobilin sempatikliği değil, dürüst duruşu, olduğu kadarını vaat ediyor olması ve iddiasızlığının ardında gizli iddiası, dünya çapındaki başarısının temelini hazırlamıştı. Tüm bunlara ek olarak zamanın çok ötesinde reklam fikirleri ve kampanyaları ile desteklenerek, Nazi fikrinden çıkmış bir otomobili, Yahudi cemaatine bilesatabilmeyi başaran bir süreçten bahsediyoruz.

 
Şimdi tüm bunlar bir tarafa, konumuz güncel Beetle. 
Kısa ve uzun vadede başarılı olduğunu başından söyleyip sonra detaylarını vereyim.
Yeni otomobil her daim insanın gözüne hoş görünür ve kusurlar ve yıpranmalar ortaya çıkmadığı için insanı yanıltabilir. İşte tam bu aşamada devreye ben giriyorum. Çünkü otomobilin çeşitli versiyonlarının hem sıfır hem de neredeyse 100.000 km yapmış halini bizzat biliyorum.

Aslında temelde Golf alt yapısına sahip olsa bile özgün duruşunu bence koruyor. Tasarımın ana hatları hala aynı. İşlevsellik ve fonksiyonlar artık basit bir otomobilden beklenecek gibi değil. Bu anlamda sınıf atladığını söylemek yanlış olmaz zira araçta ihtiyaç duyduğunuz hemen herşey sunulabiliyor. Zaten fiyatı da artık onun ekonomik bir otomobil olmadığının diğer bir ispatı.


Hiç ucuz değil ve ucuz olmak gibi bir iddiası da yok. Üstelik ikinci el fiyatları da pek düşmüyor. Yani aldığınız andan itibaren satana kadar hep değerli. Bunlar kullanıcının sevdiği şeyler.

En çok tercih edilen motor 1.4 TSI. DSG şanzuman ile birlikte işi rahatlıkla götürüyor. Çok az yaktığını söylemek doğru değil. Standart bir kullanımda şehir içinde ortalamalar 9 litrenin pek altına inmiyor.

İşçilik kalitesi iyi. Bence en büyük problem torpidodan gelen gıcırtılar. Sıfır halinde de, ileriki zamanlarda da torpidodan gelen gıcırtı ve tıkırtılar hiç bitmedi.

İç mekanda, aracın renginde tasarlanmış ön göğüs ve kapı döşemeleri güzel ve çekici. Direksiyon, yol tutuş ve frenleme konusunda gerçek bir Volkswagen. Bunlardan şikayetçi olmanız pek mümkün değil. Üstelik arka koltuklara rahatlıkla oturabiliyorsunuz. Asla bir RCZ veya Mini değil. Parçası çok pahalı değil.

İşin doğrusu bu otomobilde şikayet edeceğiniz bir şey olduğuna ben inanmıyorum. Sebebi ise teknik olarak Golf'ten bir farkı olmaması.
Peki beğenmediğim yerleri var mı? Evet var. Mesela koltuklarını daha özgün ve karakterli yapabilirlerdi. Aynı şekilde direksiyon da bu otomobile özgü olabilirdi. (Bakınız Fiat 500) Jantlarda opsiyonel olarak sunulan Retro dizayn iyi fikir fakat pahalı olduğu için pek tercih edilmiyor.

Ruhu konusuna gelince... İşin doğrusu eski bir otomobili yeni bir otomobilin içinde aramak çok doğru değil. Sonuçta gelişiyor, ilerliyor ve büyüyor. Yine de bu anlamda başarılı olduğunu söylemek yanlış olmaz. Kısacası Volkswagen bence bunu başarmış. Üstelik kısa ve uzun vadede, periyodik bakımını yaptırdığınız sürece size hemen hiç problem çıkarmadan görevine devam ediyor.


O kadar ruh peşindeyseniz gidip eskisini alabilirsiniz.

Alınır mı? Evet alınır.

Bu arada, Volkswagen şu yalancılıkla ilgili skandal sürecini nasıl güzel yönetti ama di mi? :)

Sevgiler
Uğur Ersöz